Ülkemizde her gün pek çok çocuk, yiyecek ve temel ihtiyaçları temin edemediği için büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyor. Ancak son dönemde dikkat çeken bir haber, yoksulluğun ve açlığın çocuklar üzerindeki yıkıcı etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi. 25 kilodan sadece 10 kiloya düşen küçük Meryem, zor şartlar altında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Meryem’in durumu, birçok insanın gündemine otururken, ülkede gıda güvenliği ve çocukların beslenmesi konusunu tekrar tartışmaya açtı.
Küçük Meryem, sadece 6 yaşında bir kız çocuğu. Ailesinin maddi durumu kötü olduğu için, Meryem yeterli beslenemiyor. Günlük beslenme ihtiyacını karşılayamaz hale gelen bu küçük yavru, zamanla vücut ağırlığında ciddi bir düşüş yaşadı. 25 kilodan 10 kiloya inen Meryem, bu çabasının yanı sıra açlıkla birlikte gelen sağlık sorunları ile de başa çıkmak zorunda kalıyor. Ailesinin yetersiz gelirleri nedeniyle yeterli gıda alamayan Meryem, aç kalmanın yanı sıra çeşitli hastalıklara karşı da savunmasız bir hale geldi.
Ailesi, Meryem'in yaşadığı bu durumu göz ardı edemeyecek kadar acı içinde. Küçük kızın gözlerindeki hüzün, aslında yoksulluk içinde yaşayan milyonlarca çocuğun sesi gibi. Anne ve babası, Meryem için temel gıda maddelerini dahi bulmanın zor olduğunu, çoğu zaman tek bir ekmeği paylaşmak zorunda kaldıklarını belirtiyor. Meryem’in annesi, "Her gün dua ediyoruz, bu zor günleri atlatabilmek için. Ama ne yazık ki, gıda alacak durumumuz yok" diye feryat ediyor.
Yetersiz beslenme, çocukların fizyolojik ve psikolojik olarak gelişimlerini olumsuz etkiliyor. Meryem örneğinde olduğu gibi, açlıkla mücadele eden çocuklar, büyüme süreçlerinde ciddi sorunlar yaşayabiliyor. Hem fiziksel hem de zihinsel olarak gelişimlerini olumsuz yönde etkileyen bu durum, ileride daha büyük sorunların habercisi olabilir. Ailelerin karşılaştığı ekonomik sıkıntılar, çocukların eğitim fırsatlarını da kısıtlıyor. Eğitim hakkından yoksun kalan çocuklar, gelecekteki kariyer hedeflerini gerçekleştirememe riski ile karşı karşıya kalıyorlar.
Meryem’in hikayesi, sadece bireysel bir trajedi olmanın ötesinde, sistematik sorunların derinliğine işaret ediyor. Devlet politikaları ve sosyal yardımlar, açlığı ve yetersiz beslenmeyi önlemek için daha etkin bir şekilde uygulamaya geçirilmelidir. Toplumun her kesiminin, bu gibi trajedilerle mücadele edebilmek için kenetlenmesi gerekiyor. Yardım kuruluşları, bireyler ve toplum, küçük Meryem ve onun gibi birçok çocuğa sahip çıkmak için harekete geçmelidir. Nitelikli sosyal yardımlar ve gıda güvenliği politikaları, yoksullukla mücadelede hayati bir öneme sahip.
Sonuç olarak, toplumsal dayanışma ve duyarlılık, Meryem’in ve onun gibi yüz binlerce çocuğun hayatını kurtarmada büyük önem taşımaktadır. Unutulmamalıdır ki, her çocuk sağlıklı bir şekilde büyüyüp gelişmeye hakkına sahiptir. Meryem’in ve onun gibi yardım bekleyen çocukların sesi olmak için harekete geçmek, hem insanlık görevi hem de toplumsal bir sorumluluktur.